Bugün
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul edilişinin 70. yıl dönümü. İkinci
dünya savaşındaki büyük yıkımın ertesinde, 1945 yılında Birleşmiş Milletler
kurulmuş,10 Aralık 1948 yılında da İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul
edilmiştir. İnsan hakları ve özgürlükleri onurlu bir yaşamın vazgeçilmez
ögeleridir. Bugün 71. yıl dönümünü kutladığımız bu anlamlı günde ülkemizdeki
tablo özetle şöyledir:
Kadınlara
ve çocuklara yönelik şiddet artarak devam etmektedir. Mevzuatta yapılan
iyileştirmelere rağmen, hukuki ve idari uygulamalardaki eksiklikler şiddet
mağduru kadınları korunmasız bırakmaya devam etmektedir. Geride bırakacağımız
2019 yılında da ne yazık ki, çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar
vakaları azalmış değildir. 2019 yılının ilk on ayında 440 kadın katledilmiştir.
Rakamlar her yıl kadına yönelik şiddet eylemlerinin artarak devam ettiğini
göstermektedir.
Ülkemizin
iş kazalarındaki kötü sicili devam etmektedir. En temel insan haklarından olan
doğru haber alma hakkı, basın özgürlüğüne dönük saldırılar nedeniyle ağır darbe
almıştır. Yine, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı en çok ihlal edilen temel
insan haklarından biri haline gelmiştir.
Geride
bıraktığımız yılın en acı doğa talanını, çok yakınımızda, Kaz Dağları’nda
gördük. Kanadalı Alamos Gold şirketinin Kirazlı bölgesinde maden arama
faaliyeti sırasında bölgenin doğal yapısı ağır hasar görmüştür. Bakanlık her ne
kadar kesilen ağaç sayısının 13.000 olduğunu belirtmişse de, ÇED raporuna göre
bu sayı 45.000, bağımsız araştırmacıların ve TEMA Vakfının rakamlarına göre ise
195.000’dir. Ülke kamuoyunun ve bölge
halkının geniş tepkileri sayesinde bakanlık tarafından maden arama şirketinin
ruhsatı yenilenmemişse de bölgede tehlike sürmekte, şirketler siyanürler altın
arama faaliyetlerinden vazgeçmiş görünmemektedir.
Bu
örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak tıpkı geçen yıl olduğu gibi bu yıl da
insan haklarına ilişkin en yaygın ihlalin adil yargılanma hakkına dönük
olduğunu görüyoruz. Ülkemizin AİHM önünde en çok mahkûm olduğu hak ihlallerinin
başında, adil yargılanma hakkı gelmektedir. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan
bireysel başvurularda, mahkemenin hak ihlaline karar verdiği dosyaların %78’i
adil yargılanma hakkına ilişkindir. TBMM’den geçen ve adına yargı paketi denen
kimi yasal değişiklikler, adalete erişimin önündeki engelleri kaldıracak
nitelikte değildir. Hali hazırda var olan düzenlemelerin birkaç ufak
değişiklikle süslenmesinden ibarettir. Avukatların yargının kurucu erki olduğu
gerçeği halen göz ardı edilmektedir. Toplumsal araştırmalara göre halkın yargıya
güven endeksi oldukça azalmıştır.
Tüm
bu olumsuzluklara rağmen, hak arama mücadelesinde insan haklarından yana tavır
alan ve bu yönde hak mücadelesi veren biz avukatlar ve Barolar bugün de aynı onurlu
mücadelenin bir parçasıyız. Bu mücadele içinde diğer sivil toplum kuruluşları,
meslek örgütleri ve demokratik platformlarla dayanışma içindeyiz. Bu
dayanışmanın artarak sürmesini umuyoruz. Çanakkale Barosu’nun kurulduğu
tarihten bugüne yürüttüğü temel hak ve özgürlük mücadelesini bundan sonra da kararlılıkla
devam ettireceğini kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız.
Çanakkale Barosu İnsan Hakları Komisyonu