25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet, Mücadele ve Dayanışma Günü
Tarih: 24.11.2013 22:00:00| Okunma Sayısı: 3707

 

 

           

           

         Yıl 25 Kasım 1960. Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veren üç kız kardeş; Patria, Minerva ve Maria Mirabel’in sistem tarafından katledilişinin günü. Mirabel kardeşleri anma ile başlayan, tüm dünyada  "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilen gün.   
 

 

         Tarihin en eski çağlarından itibaren her toplumsal kategoride, sınıfta, yönetim ve iktidar biçiminde kadına yönelik şiddetin, kadına yönelik ayrımcılığın yansıması ve sonucu olduğu ve değişik boyutlarda var olduğu bir gerçektir.

 

         Kadına yönelik her tür şiddet insan hakları temel ilkeleri bağlamında suçtur. Ülkemizin temel gerçekleri esas alındığında kadına yönelik şiddetle mücadelede başarı sağlanamadığı ortadadır. Her geçen gün kadına karşı şiddet oranı önemli ölçüde artmaktadır.

 

 
         Bu nedenle yaşamın her alanında var olan kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için özellikle tüm Devlet mekanizmalarının  AYRIMCILIK ile mücadeleyi etkin bir biçimde sürdürmesi zorunludur.

 

 
         Ayrımcılıkla mücadele için kullanılan araçların ise işin özüne uygun bir felsefe ve pratikle derhal düzenlenmesi gereklidir;

 

         * İç hukukumuzun uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmesi için gerekli  çalışmalar yapılmalıdır.

 

         * Kadına yönelik şiddetin temel nedenlerinden biri olan; kadına tek başına bir değer atfetmeyen ve yalnızca aile içinde –ana, eş, kardeş rolleriyle- bir anlam yükleyen  anlayış derhal terk edilmelidir.

 

         * İlköğretim yıllarından başlayarak kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin bir bakış açısı oluşturulması, örgün eğitimin önde gelen görevleri arasında yer almalıdır.

 

         * Kadınların aşağı bir cins olduğu veya erkekler ile kadınlar için alışılagelmiş rollerin   bulunduğu düşüncesine dayanan önyargıların, örf ve adetlerin, geleneklerin ve her türlü uygulamaların yok edilmesi amacı; resmi müfredat içerisinde ve eğitim sürecinin her düzeyinde yer almalı; ayrıca spor, kültür ve medya faaliyetlerinde de aynı esaslara uygunluk prensibi, devlet mekanizmaları tarafından, ikaz ve teşvik edilmelidir.

 

         *Siyasal iktidar ve siyasal iktidarın tüm temsilcileri başta olmak üzere Devletin  tüm kurumlarının şiddet dilini derhal bırakması gerekliliği bir yana, son günlerde üzülerek arttığını gözlemlediğimiz cinsiyet ayrımcılığını teşvik eder nitelikteki söylemlerden vazgeçilmelidir.

 

         *Kadın sığınma evlerinin nitelik ve niceliklerinin iyileştirilmesi ve sayılarının   arttırılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

 

       * İstihdam edilen kadın sayısının her geçen gün azaldığı ve şiddetin iş yerlerinde  kendini mobbing olarak gösterdiği ülkemizde, kadınların istihdama eşit biçimde katılımı sağlanarak; mobbinge etkin surette karşı koyacak düzenlemeler yapılmalıdır.

 

         *Kolluk, idari ve adli görevlilerin periyodik ve sürekli eğitimleri; kadına yönelik   şiddetle mücadelede, her birinin uygulayıcı birim olması nedeni ile bir zorunluluktur.
 
 
         Bugün Mirabel kardeşler ile birlikte, Hindistan’da iş eylemi sırasında sokaklarda sürüklenen aktivist öğretmen Virender Kaur’u; Afganistan’da aile içi tecavüze uğradıktan sonra zina ile suçlanıp hapse atılan Gülnaz’ı; Bangladeş’te üniversiteye kaydolduğu için eşi tarafından parmakları kesilen Havva Akter’i; Kenya’da kendisine tecavüz ve işkence ederek baygın bedenini 6 metrelik bir tuvalet çukuruna terk eden tecavüzcülerine karakolun çimlerini biçme cezası verilen 16 yaşındaki cinsel istismar mağduru Liz’i; gündüz vakti sokak ortasında, hiçbir engelleme olmaksızın, eşi tarafından 16 yerinden bıçaklanan Emine’yi; çocuklarının gözü önünde, eşinin kendisini aldattığı ‘şüphesi’ üzerine pompalı tüfekle katlettiği Hayriye’yi ve sırf ‘kadın’ olduğu için sayısız şiddet eylemine maruz kalan tüm kadınlarımızı anıyor ve kadına karşı şiddeti bir kez daha kınıyoruz.

 

         Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak, bizler, kadının cinsel, fiziksel, psikolojik bütünlüğünün dokunulmaz olduğunu; kadının insan haklarının temel insan hakkı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor; kadına yönelik her türlü şiddet sonlanıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi yüksek sesle ifade ediyoruz.

 

         Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerinin takipçisi olarak, her konuda olduğu gibi kadın hakları reformları yönünden de; açtığı yolda, gösterdiği hedefe yürümek,andımızdır.Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

                                                                              

 

 

 

                                                                                                                     Çanakkale Barosu

                                                                     Kadın Hakları Komisyonu Başkanı

                                                                                                        Av. Güneş PEHLİVAN

20.04.2024
AV. HANDE KESKİN
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.