Basına ve
Kamuoyuna,
Ülkemizde son
günlerde özellikle Yunanistan sınırında görülen göçmen krizi duyarlı tüm
kesimler gibi bizleri de derin şekilde üzmektedir. Yunanistan’ın göçmenlere
karşı takındığı insanlık dışı tavrı hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Bölgeden
gelen haberler arasında; sınır karakolunda bulunan Yunan kuvvetlerinin sınırı
geçmek isteyen göçmenlere karşı sentetik, kaynar su ve biber gazı ile
saldırdığı, bazı göçmenlerin üstü soyularak ve gasp edilerek Türkiye sınırından
zorla geri gönderildikleri, Yunan güçlerinin plastik ve gerçek mermi kullandığı
yer almaktadır. Şu ana kadar teyitli bilgilere göre sınırı geçmek isteyen bazı
göçmenler Yunan kuvvetlerinin açtığı ateşle hayatını kaybetmiştir.
Emperyalizmin Ortadoğu bölgesindeki bazı ülkeleri parçalama stratejisi
sonucunda milyonlarca insan can güvenliği, açlık, yoksulluk gibi temel
sebeplerle ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Bu planlarda parmağı
olan ülkelerin, şimdi mültecilere karşı gösterdikleri bu barbar tavır ikiyüzlülüktür.
Yunanistan’ın bu
insanlık dışı tavrını en güçlü şekilde kınıyoruz. Vatanını, ülkesini kaybetmiş
insanlara karşı takınılan bu tavrın uluslararası hukukla hiçbir şekilde
bağdaşmadığı açıktır. Ancak tıpkı Yunanistan gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin de bu
insani krizde üzerine düşen sorumlulukları bulunmaktadır.
Özellikle sınır
politikasının fiilen değiştirildiği haberinin yayılmasından sonraki günlerde
mültecilerin sınırı geçeceği umuduyla kandırıldığı, topluca sınıra doğru bir
yayılma olduğu, bunun organize bir şekilde yapıldığı ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla bugün sınır bölgesinde ortaya çıkan insanlık krizinde Türkiye’nin
de sorumluluğu bulunmaktadır. Kaldı ki hukuki açıdan ülkemizin sınırlarına
girmek gibi, çıkmak da yasalara tabiidir. Ve tıpkı Yunanistan gibi ülkemiz de
başta AİHS olmak üzere taraf olduğu çeşitli uluslararası sözleşmelere uymakla
yükümlüdür.
Bu tür insani
krizlerinin önlenebilmesi için sağlıklı ve akılcı bir göç politikasını
geliştirilmesi elzemdir. Göç politikalarını dünden yarına değiştirmek
yeni toplumsal krizlerinin doğmasına yol açabileceği gibi insan hakları
ihlallerinin yaygınlaşmasına da sebep olacaktır. Özellikle sınır politikasının
değiştiği haberinden sonra ilimiz Ayvacık sahili kimi televizyonlardan canlı
yayınla göçmen kaçakçılarıyla mülakat yapılması, canlı yayında Ege Denizi’ne
açılacak botlarının hazırlıklarının görüntülerinin yayınlanması asla kabul
edilemez. Bu bir suçtur. Bu suçu yayan ve övenler de aynı suçun iştirakçileri
konumundadırlar.
Şuan için aldığımız
bilgilere göre ilimiz Ayvacık sahili Sahil Güvenlik ekiplerinin denetiminde
olup, göçmen kaçakçılığına imkân tanınmadığını gözlenmektedir. Bu, elbette
sevindirici bir haberdir. Bilinmelidir ki Çanakkale Barosu olarak bölgemize ve
ilimize de sıçrayan bu insanı krizi yakından takip ediyor, alınması gereken
hukuki tedbirler konusunda çalışıyoruz.
Çanakkale Barosu
kurulduğu günden beri olduğu üzere, bugün de insan haklarını öncelikli değeri
olarak kabul etmektedir. Bölgemizde yaşanabilecek bu tür insani krizler için
gereken çalışmaları yapıyor, konuyla ilgili tüm idari kurum ve kuruluşlar,
ayrıca sivil toplum örgütleri ve ulusal/uluslararası insan hakları ve hukuk
kuruluşlarıyla yardımlaşma ve dayanışmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz.
Saygılarımızla. 12.03.2020
Çanakkale Barosu İnsan Hakları Komisyonu